Dalgalı Küresel Zemin, İçeride Temkinli Bekleyiş
Nisan başından bu yana gelen yükselişe karşın Küresel piyasalarda geçtiğimiz hafta satışlar hakimdi. Moody’s’in ABD’nin kredi notunu düşürmesi, yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesine neden olurken; tahvil faizlerindeki yükseliş, özellikle gelişmiş ülke borsalarında satış baskısını artırdı. Öte yandan ABD'de vergi düzenlemeleri yeniden gündeme gelirken, Çin ile yaşanan teknoloji temelli gerilimler risk algısını canlı tuttu. Jeopolitik cephede ise, Rusya ve Ukrayna arasında barış ihtimaline dair belirsiz ve çelişkili mesajlar, piyasalarda yön bulmayı daha da zorlaştırdı.
Türkiye’de ise gözler, TCMB Başkanı Dr. Fatih Karahan’ın sunduğu yılın ikinci Enflasyon Raporu’ndaydı. Sunumda, dezenflasyon sürecine bağlılık vurgusu öne çıkarken, gerekmesi halinde ilave parasal sıkılaştırmaya gidilebileceği mesajı dikkat çekti. 2025 yıl sonu için yüzde 24, 2026 için ise yüzde 12 seviyesinde sabit bırakılan TÜFE tahminleri, piyasaların fiyatlamaları açısından sürpriz yaratmadı. Merkez Bankası, enflasyonla mücadelede kararlılığını yinelerken; dış kırılganlıklar ve içeride talep koşulları üzerindeki baskılar, politika duruşunun sıkı kalmaya devam edeceğini işaret etti.
Ancak tüm bu küresel ve yerel yönlendirmelere rağmen Borsa İstanbul'da kalıcı bir toparlanma işareti henüz netleşmedi. Artan faiz oranları, düşen risk iştahı ve yüksek enflasyonun yarattığı reel getiri baskısı, endeksin yukarı yönlü bir trend oluşturmasını engelliyor. Yılın ortasına yaklaşırken, BIST 100 enflasyonun gerisinde kalmış durumda. Piyasa katılımcılarının yön tayin etmekte zorlandığı bu süreçte, güçlü bilanço açıklamaları ya da net bir küresel toparlanma işareti görülmeden endekste kalıcı bir ivme yakalamak güç görünüyor.