Geçtiğimiz hafta yurtiçi piyasalar küresel gelişmelerin gölgesinde seyretti. İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından, pazar gecesi ABD’nin İran’daki üç nükleer tesisi hedef almasıyla birlikte jeopolitik risk algısı sert şekilde yükseldi. Artık herkesin sorduğu soru şu: İran bu hamlelere nasıl bir yanıt verecek? Verilecek cevabın yalnızca Orta Doğu’yu değil, küresel siyaset ve ekonomiyi derinden etkileyebileceği unutulmamalı. Türkiye piyasaları açısından da bu gelişmeler sadece haber akışı değil, doğrudan fiyatlamayı belirleyecek potansiyele sahip.
Jeopolitik gelişmelerin yarattığı belirsizlik ortamında, yurtiçi piyasaların bir diğer önemli gündemi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın Perşembe günü gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu toplantısıydı. Beklentilere paralel şekilde politika faizi sabit bırakılırken, karar metninde öne çıkan vurgu enflasyonun yönüne dair ipuçları taşıdı. TCMB, özellikle artan jeopolitik risklerin ve ticaret politikalarının fiyat istikrarı üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Ayrıca haftalık repo ihalelerinin devam ettirilmesi ve brüt rezervlerdeki artış, likidite yönetiminin kararlılıkla sürdüğünü gösterdi.
Önümüzdeki hafta piyasalar hem içeride hem dışarıda oldukça dikkatli olacak. İsrail-İran geriliminin seyri ve İran’ın misilleme biçimi, risk iştahını belirleyecek en kritik etken konumunda. Diğer yandan, ABD’nin bazı ülkelere tanıdığı gümrük muafiyetlerinin sona ermesine çok az kalmışken, ticaret cephesinde yaşanabilecek gelişmeler küresel piyasaları olduğu kadar Türkiye varlıklarını da etkileyebilir.
Yurtiçinde ise gözler yine TCMB’ye çevrilecek. Haftalık rezerv verileri ve sektörel enflasyon beklentileri, para politikasının yönü hakkında sinyal verebilir. Ayrıca, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen PPK toplantısına dair yayımlanacak tutanaklar ve ekonomi yönetiminden gelebilecek yeni açıklamalar, yatırımcıların algısını şekillendirecek. Özetle; hem dışarıda hem içeride “bekle-gör” modu geçerliliğini korurken, piyasalarda yön arayışı sürecek gibi görünüyor.